Ayrıca 70 dolara hiç kimse kendine bir şey alamaz.
Oh, hajde Pascal, nije baš tako loše unutra.
Hadi ama Pascal, burası o kadar da kötü değil.
Mislim da to nije baš najbolja ideja.
Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
Poslali bismo e-mail, ali ovo nije baš bežični hotspot.
E-mail atardık ama burada bir WiFi noktası yok gibi görünüyor.
Mislim da to nije baš dobra ideja.
Bunun iyi bir fikir olduğundan emin değilim.
Nije baš mnogo mario za mene.
Bir ayı. Ve o beni sevmedi.
Nije baš dobro, morat će napraviti neke testove.
İyi adamım, benim kontrolümde, kendi yerinde duruyor.
Mislim da to nije baš dobra zamisao.
Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Marcus.
Neki bi rekli da nije baš neki pomorac, ali je sjajan vođa.
Bazıları iyi bir denizci olmadığını fakat harika bir lider olduğunu söylerdi.
Izraz "djevojka" i nije baš prikladan.
Bu kiz bize pek uygun degil.
Znam da veliki dečko sa akcentom nije baš bio oduševljen sa idejom da se ukrcamo...
Aksana sahip büyük adamın buna karşı çıktığını...
Nije baš neki, ali tu je.
Bir ada varmış. Çok fazla benzemese de.
Mislim da ti to nije baš dobra ideja.
Bunun, senin iyi fikirlerinden biri olduğunu sanmıyorum.
Mislim da to nije baš pametno.
Aslında, bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
Nije baš neke kvalitete, ali je dovoljno dobra za utvrditi podudarnost.
Kalite mükemmel değil, ama eşleştirme yapacak kadar iyi.
Nije baš impresionirana tvojim vještinama da vođenja izvlačenja Binga?
Pewey senin bingo kabiliyetinden pek etkilenmemiş.
Posljednja izjava ti i nije baš točna.
Tam olarak yaptığın şey de bu.
Pozvati me da sudim vašem sinu nije baš tako primamljivo.
Oğlunuzun duruşmasında hakim olmamı istemek o kadar çekici değil.
čujem da ti sastanak u školi nije baš dobro prošao.
Okuldaki toplantın o kadar iyi geçmemiş diye duydum.
Jimmy kaže da se vraća ove godine, ali liječnik nije baš uvjeren u to.
Jimmy bu yıl dönebilir diyor ama... doktorlar fazla emin gözükmüyordu.
A mala Meghan nije baš puna para, ali na njenu sreću meka sam srca.
Meghan'cığımın çok parası olmasa da... kendisi benim yumuşak karnımdır.
Ovo nije baš mjesto za izvođenje takvih stvari.
Böyle bir şey yapmak için yanlış yerdesin.
Da, nije baš razgovorljiv, ali siguran sam da ćeš ti ili netko od tvojih ljudi biti.
Bu pek konuşkan değilmiş. Ama adamlarından birinin konuşacağına dair bahse girerim.
Onda nije baš dobar prijedlog, zar ne?
Pek kuvvetli bir sav olmadı o zaman, değil mi?
Dakle, nije baš ono čemu sam se nadao, ali otišao sam -- na kat, na kraj hodnika, mimo 'pravih' vatrogasaca, koji su u to vrijeme već bili prilično gotovi s gašenjem požara, u glavnu spavaonicu kako bih joj uzeo par cipela.
Yani, umduğum şey değildi, ama gittim, merdivenlerden çıktım, koridorun sonuna gittim, alevleri büyük ölçüde söndürmüş ''asıl'' itfaiyecileri geçtim, ve bir çift ayakkabı almak için yatak odasına ulaştım.
(Smijeh) Nije baš ispalo tako kako smo zamišljali, zar ne?
(Kahkahalar) Bu şekilde olmadı, değil mi?
Pa tako je moj prijatelj striktni agnostik po pitanju zubić vile, ali ona nije baš tako vjerojatno, jel tako?
Yani, diş perisi söz konusu olduğunda, arkadaşım bilinemezci; ama bu çok olası değil, değil mi?
Dakle ono što ćete učiniti jest -- jedan od tih ljudi još nije baš usvojio jezik.
peki ne yaparsınız? insanlardan biri henüz dil yeteneği kazanmamış.
To je vrlo praktično, ali nije baš fenomenalno.
Bu inanılmaz kullanışlı, ama o kadar süper değil.
To sučelje i nije baš najbolje prilagođeno korisniku.
Ve gerçekten, en kullanımı kolay arayüz değil.
Nije baš tako kako pokušavam sugerirati, nije baš ni tako da, ili morate imati religiju i onda prihvatiti razne vrste stvari, ili ne morate imati religiju i onda su vam uskraćene te veoma dobre stvari.
Söylemeye çalıştığım gibi ya sadece dininiz vardır ve bununla gelen her şeyi kabul etmek zorundasınızdır ya da dininiz yoktur ve bu güzel şeylerden yararlanamazsınızdır.
Pomislili biste da će to biti velik problem za jedan zakon, no čini se da Kongres nije baš nešto zabrinut zbog toga.
Ve siz bunun yasa için büyük sorun yaratacağını düşüneceksiniz, ama Meclis bunun kendilerini rahatsız etmesine izin vermiyor.
(Nerazumljiv glas uz jeku) Nije baš dobro, zar ne?
(Duyulmayan, yankılanan ses) Pek iyi değil, öyle değil mi?
A, iskreno, ništa od toga nije baš naročito uredno niti se može lako predvidjeti.
Dürüst olmak gerekirse, bunlardan hiçbirinin de pek özenle düzenlenmiş ve kolay tahmin edilebilir olmadıklarını biliyoruz.
I napokon, njegovi podaci su bili zrnati i zbrkani, i nije baš mogao shvati što je on to točno gledao.
Ve ikinci olarak da verileri kaba ve bulanıktı. Bu yüzden baktığının tam olarak ne olduğunu anlayamadı.
A one uključuju strahote -- bol u oslabljenim mišićima i zglobovima, gastrointestinalni bolovi ali sad mislite, "Pet posto, nije baš vjerojatno da će se dogoditi meni, ipak ću uzeti lijek."
Ve bunlara berbat şeyler de dahil, kasları zayıflatma ve eklem ağrısı, mide ve bağırsaklarda sıkıntılı durumlar. Şuan "Yüzde beş, bana denk gelmesi pek de olası değil. Yine de ilacı alacağım." diye düşünüyorsunuz. Ama bir dakika.
Marksistička ljevica imala je tu ideju prije 100 godina i to nije baš dobro prošlo, zar ne?
Marksist sol, bu fikre 100 yıl önce sahipti. Ama pek yolunda gitmedi, değil mi?
Možda se sad pitate kako je ovaj tip postao velikan a da se i nije baš toliko potrudio?
Bu adamın çok üretmeden nasıl bu kadar başarılı olduğunu merak ediyor olabilirsiniz.
Zapravo, to nije baš pravi pokus jer ja znam rezultat.
Bir deney. Aslında bir deney de denemez, çünkü sonucun ne olacağını biliyorum.
(smijeh) Nakon nekoliko godina boravka na MIT-u, shvatio sam da pisanje akademskih članaka i nije baš tako uzbudljivo.
(Kahkahalar) MIT'de bir süre bulunduktan sonra, akademik makale yazmanın çok da heyecan verici olmadığını farkettim.
(smijeh) No, što ako opcija krađe automobila nije baš ovakva.
(Kahkahalar) Fakat arabanızın çalınması seçeneğini farklı bir seçenekle değiştirsek.
1.5338618755341s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?